Cuma, Kasım 28, 2008
Tuhaf
sonra gorusuruz herhalde.. cok.. cok.. cok sonra!
Çarşamba, Kasım 26, 2008
Bilmiyorum yine..
Ilk defa bu denli yakin hissettim kendimi ona, gozlerine baktigimda baska hicbir sey dusunemedim. Ne oncesi kaldi aklimda ne de sonrasi.. Neydi bu? Silip atmayi isterken neden boyle oldum? Bilmiyorum.. fark ettim hicbir sey bilmiyorum ben..
Perşembe, Kasım 20, 2008
Sen Söyle Hayat
sesini ve sozleri begendim, yaziyim hemen ;)
su gibi akıp gitti yıllarım
aşkı ararken bitti bütün yollarım
bomboş kaldı zamanla avuçlarım
ben hep bekledim hiç giden olmadım
hazırım kendimden geçmeye
aşk isterse
kelebek ömrü kadar kısa sürse
dönemem artık senin olduğun şehre
kanıyor mazim içimde öylece
görmeden duymadan mümkün mü yaşamak
ellerim dokunmadan
aşk yalan mı gerçek mi sen söyle hayat..
Ferhat Göçer
Eklenti :
i$ miiii :S
Canimcim da olmasa ne yapardim bilmem :))
Salı, Kasım 18, 2008
Uçları Kırık

bir sen varmışsın ve biri istiyor seni
karanlıkmışsın onun uçları kırık saçları gibi
hemen arkandan o yürür
kanı aktıkça korkusu gözlerinde büyür
bir sen varmışsın ve biri bekliyor seni
dağınıkmışsın onun en yakını, yorganı gibi
her rüyanda gizlice uyur
istemezsen yalnızlığa uyanmaya mecbur
dileğini tutmuş sayar, sonsuzdan geri
yanarken yanakları üşürmüş elleri
dönebilsen, bakabilsen geri
unutmuştun, hatırlarsın belki ismini
yağmurlar yağdığında
biri geçerken yanından
ellerine tutunur
yağmurlar durduğunda
biri kaybolur aniden, bilerek
unutulur, unutulur
Pazartesi, Kasım 17, 2008
Anlamazdın
ben söylerken gülmedin mi
falımızda hasret var
ayrılık var, demedim mi?
anlamazdın anlamazdın...
kadere de inanmazdın.
hani sen acı veren,
kalpsizlerden olamazdın?
dilerim ki mutlu ol sevgilim,
ben olmasam bile hayat gülsün sana
günahım boynunda,
ağlayan bir çift göz bıraktın arkanda...
la la la lay la lal laa
la lal la lay la lal laa
kalbim bomboş kaldı sanma,
acılar geçer zamanla.
aşka tövbe demem ben,
görürsün sevince yeniden...
Ayla Dikmen
Issiz Adam'i izleyen herkesin bogazinda bir seylerin dugumlenmesini saglayan sarki.. Super hakikaten..
Cumartesi, Kasım 15, 2008
Gunlerden Bir Gun Daha
Kitap ve muzik disindaysa hayatim; dersler, 1 gunluk stajim, yollar, otobusler, dolmuslardan ibaret :) Yanlis anlasilmasin kesinlikle sikayetci degilim :)
Kitap fuarina gitmeyi planladigimi soylemistim fakat gerceklestiremedim :( Gerci yeterince okumam gereken kitap var, daha fazlasina ihtiyacim yok "simdilik".. Gecen gun anneme Yilmaz abi bi suru kitap vermis, benim ve canimcim okusun diye.. 6 tanesini ben begendim, digerlerini de canimcim. Su an canimcim Dorian Gray'in Portresi ' ni okuyor. Ben hazirlik doneminde ingilizcesini okumustum.. zamanin ne kadar hizli gectigini fark ediverdim birden :))
Dun es'le okul cikisi Kadikoy'e gittik, Issiz Adam filmini izledik. Net bi yorum yapamiyorum nedense :/ ne superdi diyebilirim ne de berbat.. oyle bi filmdi iste :) ama oyunculuklari cok begendim bunu soyleyebilirim :)
Yapmam gereken bi suru odev, proje var ve benim aklima hic parlak bi fikir gelmiyor.. ne yapsam bilemiyorum. Biraz sonra disari cikicam bir seyler almam lazim hem bu arada kafami toparlarim belki de iyice dagitirim, bilemiyorum :))
Simdi gidiyorum, sonra gorusmek uzere ;)
Salı, Kasım 11, 2008
Zaman Beklemez!
aç gönlünü, dön gel yavaşça
ben sensiz yanan bir ateştim,
söndüm zamanla
bir düşman gibi gel üstüme,
özletme kendini
sen bir dost gibi, kardeş gibi
özlenen sevgili
sabrı öğütler zaman, oysa odur durmayan
ben beklerim de zaman beklemez ki beni
iyisi mi sen kalk , geç karşıma , aç gönlünü , dön gel yavaşça
ben sensiz yanan bir ateştim , söndüm zamanla
*Gecenin bu saatinde, bu sarkiyi 100. defa dinliyorum.. Boyle sozler, boyle muzik, boyle bi ses, defalarca dinlenmez de ne yapilir? Hicbir sey dusunmeden, sadece sozler ve muzik!
Dinleyin, Sevin, Sevdirin!
Köprüden Önce Son Çıkış
- ki çoğu zaman tenha -
ve yüreğimdeki çiçekleri umursamazsızın beni
çiğneyen arabalar, yollar ve bu kalabalık;
öylesine yaşamak mesaisinde hep
ve her görüşümde yollarda mutlu yüreğimi
ürküten, içimdeki mavi gözlü çocuğun en güzel
oyuncağını: düşlerimi inciten, ağızlar dolusu ve
en büyük harflerle kural diye bağıran o malum
uyarı: köprüden önce son çikiş
görülesi değil midir ötesi köprünün...
ya bir kalp atımı kadar yaklaşacaksam
aradığım her ne ise' ye...
ya düşlerimin en cesur kuşu konmak üzereyse
düş bahçemin ekinine...
yarını bilmemekteki o gizemli cazibe değilse
tüm acıları ve acımasızlığına rağmen
'yaşamak güzel' dedirten, söylesene nedir?
ya köprünün sonundaki geceyse çaresi
fırtınalar vadisinde yalnız bir kır çiçeği
küskünlüğümün...
'köprüden önce son çıkış'
yaşamakla örselenmiş tüm yüreklerin
saklı ve sinsi kaygıları...
kabusları, yani sevmek korkaklığı!
düşlerime senaryo yazmaktan ürken, hayata ve
onu yaşamaya erkenden kırık not vermiş,
aşkın mutluluğun-delinin kuyuya attığı taşların-
tek ve doğru bir açıklaması olduğuna
inanmış yüreklerin kuralları...yasakları...
' d o ğ r u l a r ı . . .
doğru nedir anlatsana!
nasıl yaşar, neyle beslenir?
bencil mi yoksa sevecen midir?
gözleri var mıdır mesela
ve varsa bile seninkiler kadar güzel midir?
artık çok geç; k ö p r ü d e y i m
arıyorsam, arıyorsam yanıtları
soruyorsam ve sorguluyorsam
ve bir anlam olmalı diyorsam her çarpışında yüreğimin...
yaşamak zor bi oyun!
sen, şarkılar söylemeye devam ettiğim,
benimlesin biliyorum.
düş tarlamın,
kuralsız, yasaksız, doğrusuz bahçemin ekini
n e r d e s i n ?
feridun düzağaç
bin900doksansekizinci 17 mart gecesi 03.57 istanbul
Pazartesi, Kasım 10, 2008
Ask!

Grinin vucut bulusu gibiydi ask, siyahi ve beyazi ayni tene giydirebilirdi ve biterdi ardindan.. Ask butun sehirleri terk etse de guzeldi. Korkmazdi insan asktan, usumezdi ki hic ask sarardi onu.. Dusse bile ask tutardi onu, kaybetse bulur, olse yasatirdi. Urkek bir intro gibiydi sarki, ardinda sakladigi hakkinda bilgi vermiyordu, "Asktan korkma!" diyordu sadece ve ekliyordu;
Ask biter, yere dusersin ve sonra eklersin; "Hayir istemem bir baskasini, yalniz da ayaga kalkabilirim." Bu yuzden grinin vucut bulusu gibiydi iste ask.. Butun tezatliklara tezat bir sekilde yayilirdi gidenlerin ve kalanlarin ardindan. Dikenler batardi gidenin ardinda kalana, bir kum tanesi kadar kucuk, daldigi derya kadar buyuk bir aciyla.. Laf degildi, askti bu..
Griydi ask, O ise; bu gri sehrin tum yollarini rengarenk boyamak isterdi, bana ozel'di. Sanki biraz Umay Umay, biraz ask..
Hic bilemezdim bir sarki bir omru nasil kanatir, hangi soz nasil batar.. Ve o sozler gun gelir nasil susar.. Susar iste, susar!
Pazar, Kasım 09, 2008
Bir Öykü..
-"sen, sen bana dokunuyorsun" dedi.
-"yüreğimde bir yerleri acıtıyorsun , ama anlatılmaz güzellikte bir şey."
tanrım, bir şey olsa... aygaz kamyonu falan geçse... aniden ceviz iriliğinde dolu yağmaya başlasa... bu romantik ortamın içine etse... ne oldu bu kıza, neler söylüyor...
-"iyi ki varsın... iyi ki... neye benziyor biliyor musun? eskiden kaldığım yurtta camlar, içerisi dışarıdan gözükmesin diye beyaz yağlıboyayla boyanmıştı.. o boya tabakasındaki küçücük bir delikten bakınca dışarıyı görüyordum ben.... hele baharda, öyle güzel gözüküyordu ki... iste seninle olmak, o bembeyaz ya da siyah şeyin ortasında küçücük bahara bakan deliği bulmak gibi."
işi şamataya vurmalıyım, yoksa fena olacak... bu havada hayatta dolu yağmaz... aygaz kamyonu filan geçeceği de yok... kız resmen yerli film replikleri atıyor.. hayır, ben ters adamım, inanıveririm, dökülürüm, aşık olurum, betonlara çakılırım, asıl benim canım acır... yerli film... evet... yerli film...en Ayhan Işık sesimi kullanarak, hınzır bi ifadeyle, ona Belgin Doruk muamelesi çektim... misilleme olarak yeşilçam öykülerinin değişmez repliğini attım...
-"Bırak bu lafları, kaç para istiyorsun onu söyle... onbin, yirmibin?.."
esprime güldü... güzeel... ardı arkasına zincirler, konuyu dağıtırım... gülmesi bitince,
-"bu da senin numaran" dedi... "zırhın delinsin istemiyorsun... hesapta hiçbir şeyi ciddiye almıyorsun... aslında sana göre hayat o kadar ciddi ve acıklı ki... böyle bir numaraya gerek yok... koy ver gitsin kendini."
gözlerime anne anne bakıyor...
-"güzel olduğunuz kadar küstahsınız da bayan" dedim,
Ayhan Işık sesimle...dedim ama mümkün değil... saatlerce bana inanılmaz sevgi sözcükleri sıraladı... ben ise ona yerli filmlerin değişmez repliklerinden attım durdum... sırasıyla Necdet Tosun, Sami Hazinses, Cilalı İbo, Turist Ömer, Ediz Hun... hatta bir ara ayağa kalkıp "ayy-gaaz" diye bile bağırdım...sözünü ettiği yağlıboyadaki küçük delikten zırhımı açmasına asla izin vermedim... yıkılmadım, yavşamadım, kendimi asla açmadım... erkeklik gururuma değmesindi yağlıboya.
-"korkacak bi şey yok" dedi... "ben sana ne yapabilirim ki?"
-"çok şey" dedim...
"çok şey" derken kendi sesimi kullandığımı fark ettim.
hemen kendimi toparlayıp Ediz Hun, Ayhan Işık, Figüran Osman ve Erdal İnönü sesleriyle ayrı ayrı üç kez "çok şey" demeye çalıştım...ama üçünde de kendi sesim çıktı...
sonra... sonra, yine yerli filmlerdeki gibi takvim yaprakları uçuştu... ben onu hiç aramadım... bir gün aklıma fena düştü, aradım... aslında aramadım... telefon açtım.
o, "alo... alo" dedi, ben sustum... aniden,
-"susarken bile Ayhan Işık taklidi yapıyorsun" dedi...
anlamıştı... aslında belki de tek sorun, gerçekten anlamasıydı...
-"ne fena değil mi?" diye sürdürdü...
-"insan hep çok sevilsin diye uğraşır... sevilince de ödü patlar..."
sustum...
-"belki de sen haklısın, o zırh ne kadar kalın olursa, o kadar iyi... artık arama, olur mu?" dedi.
-"ve sakın üzülme... o öyle lanet bir zırh ki; sen bile içerden delemezsin."
yine sessizlik... derken, Belgin Doruk gibi son cümlesini söyledi...
-"hesapta kendini koruyordun ama yine acı çekiyorsun... boş ver... ne diyorlardı... gençsin, unutursun."
genç miyim, unutur muyum?.. telefonu kapadım... sokağın köşesinden, yırtınarak bir aygaz kamyonu geçip gitti...
Atilla Atalay
Cumartesi, Kasım 08, 2008
Yağdıkça

Yer ile yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü
kavim göçlerinden bu yana ağlayan
ve durmadan cep kanyağı yakıcılığında
ezgiler çalan, çaldıran, yakalatan
adı bende gizli bir kadındı istanbul.
şehre bir yağmur yağdı ben ağladım.
sevilirken ayrılmak mı kaldı Bizans'tan
oyun dolan yoktu gözlerde yalnızca ses
verilmiş sözler birdi... edilen yeminler sıfır
eşyalar alındı fotoğraflar söküldü yerlerinden
bir aşkın izlerini yok edecek başka bir aşk sipariş edildi yeniden
bir şehre yağmur yağdı, ben ağladım
kim daha çok yalan söndürdü çay bardaklarında
hangisi talandı demli öpücüklerin
ve buğularda yitirilen kimin adıydı
bir aşktan diğerine kaç saatte gidiliyordu
soyulur muydu kabuğu hayatın
yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı?
yağmur şehre bir yağdı, ben ağladım
ben giderken en çok seni götürdüm
aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası
ben sevmeyi beceremedim
belki de sevilmeyi
benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
ben yağmur ağladım bir şehre yağdı
ben şehre ağladım, bir yağmur yağdı
ben bir ağladım, şehre yağmur yağdı
ben, yağmur, ağladım...
Yılmaz Erdoğan
Elmas
Oysa islenip, duzgun kesim yapildiginda elmasa donusur. O zaman elinize aldiginizda sizin icin cok degerlidir. Cok dikkatli tutarsiniz hatta cogunlukla uzaktan bakip seyredersiniz. Sizin olmasini istersiniz, sirf size yakissin diye en guzel tavrinizi takinir, en guzel makyajinizi yapar ve en guzel kiyafetlerinizi giyersiniz. O size alisincaya kadar, sizi kabulleninceye kadar kendiniz gibi davranamazsiniz. Kasilir ve en iyiyi oynamaya calisirsiniz.
Gercekten hoslanilan kisiyi buldugunuzda da binlerce komur arasindan elmasi bulmus gibi olur, uzaktan izlemeyi tercih edersiniz. Cunku oyle degerlidir ki asla sizin olamayacakmis gibi gelir. Asla sizi gormeyecek, sizin ona baktiginiz gibi bakmayacakmis gibi gelir. O an kendinizi basit bir cakil tasi gibi hissedersiniz. Elmasin kendi parlakligindan asla goremeyecegi kadar sonuk ya da elmasi ellemekten korkan bir culsuz gibi… Oysa sadece bir elmastir. Sadece iyi kesim yapildigi icin degerlidir, yerin altindan cikarilmis bir komur parcasi..
Cuma, Kasım 07, 2008
Sensiz Kalacak Bu $ehir

Biliyorum bir gün bir gemi gelecek
Bu sensiz limana ama o gelene dek
Sensiz kalacak bu sehir
Sensiz kalacak bu liman
Sensiz batacak bu günes
Biliyorum bir gün bir gemi gelecek
Bu yalniz limana ama o gelene dek
Sensiz kalacak bu sehir
Sensiz kalacak bu liman
Sensiz batacak bu günes
Ta ki o gelene kadar
Gökten yildiz toplayacagim
Senin o salkim salkim saçlarina
Isil isil bir taç yapmak için
Sensiz kalacak bu sehir
Sensiz kalacak bu liman
Sensiz batacak bu günes
Sensiz atacak bu yürek
Sensiz yanacak sigaram
Sensiz solacak bu güller
Badem
Gunlerden Bir Gun
Bu arada 27. Istanbul Kitap Fuari'nin son iki gunu. 9 Kasim, Pazar gunu yani son gunu gitmeyi planliyorum ama bakalim belki yarin gidebilirim. Fuar, bu sene "1968: 40 Yıl Önce, 40 Yıl Sonra" temasıyla duzenlendi. Gidip gorursem anlatirim :)
Okul hakkinda anlatacagim pek bir sey yok bu hafta. Bugun ilk derse yetisemedim uyuyakalmisim da :) zaten 4 saat ders vardi, 3 saatine girip geldim. Erkenden eve geldim cunku cok yorgundum hala da yorgun oldugumu soyleyebilirim :)
Buraya yazayim ki kafama girsin iyice.. Artik Sahan yok, bitti, gitti tamamen.. Bugun anladim artik, mutluyum, huzurluyum (:
Az sonra koca bi kase patlamis misir esliginde film izlicez ailecek. Hangi film bilmiyorum henuz :)
Sonra gorusmek uzere diyim ;)
"Zamansiz gidermisim, yarim birakirmisim, sonlari sevmezmisim"
Kim? Ben mi?
Yok canim daha neler ;)
Çarşamba, Kasım 05, 2008
-di' li gecmisten tek yaram
Guzel bi Carsamba gununden sonra bilgisayara kavusmusken bloguma bi ugrayayim dedim :)


Pazartesi, Kasım 03, 2008
Here With Me
i wonder how am i still here,
i don't want to move a thing,
it might change my memory
oh i am what i am,
i'll do what i want, but i can't hide
i won't go, i won't sleep, i can't breathe,
until you're resting here with me
i won't leave, i can't hide, i cannot be,
until you're resting here with me
i don't want to call my friends,
they might wake me from this dream
and i can't leave this bed,
risk forgetting all that's been
oh i am what i am,
i'll do what i want but i can't hide
i won't go, i won't sleep, i can't breathe
until you're resting here with me
i won't leave, i can't hide, i cannot be,
until you're resting here with me.
Dido
Pazartesi idi
Reklam dersinden onemli bi odevim var, ilk defa icimden gelerek yapmak istiyorum :) Dogru, duzgun bir seyler yapsam iyi olacak.
Senaryo dersinde yaratici calismalara katilmamistim, cuma gunune kadar 3 urunle ilgili yaratici fikirler bulmam lazim. Gecen hafta aldigim kitabi okumaya baslayacagim bu aksam, yarari olur diye umuyorum :) Bulacagim fikirler begenilirse yazarim buraya :P
Yarin okul cikisi Kadikoy'e gitmeyi dusunuyorum, hukuk kitabini bulamadim bizim buralarda. Kuzuma sormustum bende Kadikoye baksin diye, bakmis saolsun ve bulmus :) Yarin es'le birlikte gecmeyi dusunuyorum Karsi'ya.
Cuma gunu, yine eski mevzular gundeme geldi Yalcin'la . Anlamadigim seyse normalde nerdeyse hic konusmuyoruz ve bir isim yuzunden aramizda hic sogukluk yokmus, eskisi gibiymisiz gibi (?) konusmaya basladi. Bi de kadinlari anlamak zordur derler! Ve su an yine konusmuyoruz.. Anlayan beri gelsin! Ne yapmami bekliyo bilmiyorum ki...
Sinirlendim durup dururken yaa guluyorum kendime :))
Simdilik bu kadar sanirim, sonra gorusmek uzere ;)
Yorulduk mu ne?
aslinda cok uykum var fakat uyumamakta direniyorum yine :) cok yorgunum, felaket yorgun hissediyorum kendimi ustelik sirtim ve bacaklarimda cok agriyor ama mutluyum :) Umarim tum yorgunluklar boyle mutluluk verici olur ya da ne bileyim yorulmak bile mutsuz edemez kimseyi umarim (sacmaladim mi ne:)) bugun pazar oldugu icin daha dogrusu dun, buyukbabamin yanina gecmis olsun dileginde bulunmak icin bircok insan geldi. Hepsiyle ayri ayri ilgilenildi, yemekler yendi, caylar icildi, gidenler ugurlandi, gelenler karsilandi. Kalabalik, mutlu, yorucu bi gundu. O kadar kosusturmaca icinde Babam'da bu aksam gidecekti. Aksam 8 bucuk gibi cikti evden, K. Dayimlar birakacakti onu havaalanina. Hep birlikte ugurladik babami, icimiz biraz buruk.. Sonra kalan misafirlerde gittiler ve bizimkilerle birlikte yemek yedik tekrar ve cay ictik. Amcamlarda gittikten sonra sakinler gibi olduk bi ara ve annemin telefonu caldi, arayan babam. Ucagi kacirmis :) Geri geldiler su an icerde oturuyolar :)) Yasadigimiz her an, aldigimiz her nefes bir mucize aslinda..
oyle degil mi? :)
Pazar, Kasım 02, 2008
Gördüğüme Sevindim
aradan yillar gecti, silinmedin hafizamdan
her gece gibi bir geceydi seni gorene kadar
birer birer ciktilar yerlerinden hatiralar
hatiralar, unutulmaz..
duygularima esir oluyorum seni gorunce
insan bin kere mi yaniyor bir kere sevince
ruh bedenden ayriliyor cekimine girdim
bir kere daha yandim ama canim, gordugume sevindim..
(bin kere daha yanarım sana canım gördüğüme sevindim)
Grup Gündogarken
Seni Kendime Sakladım
onu bunu bilmem anlamam
kim ne derse desin lan
arkanızdan yol almam
onlar ister darılsın
isterlerse barışsın
onu bunu bilmem karışmam
kim ne derse desin lan
ben alınıp satılmam
onlar ister alınsın
isterlerse satılsın
seni kendime sakladım
hepsini ben hesapladım
onu bunu bilmem anlamam
kim ne derse desin lan
işte meydan işte can
onlar ister kapışsın
isterlerse barışsın
seni kendime sakladım
hepsini ben hesapladım
Duman
Cumartesi, Kasım 01, 2008
Kızkulesi

Karanlıktan korkan çocukların
Vapur dumanından bir bulutun içinde
Köşesindeki mavi bir iskemlede
Başında beyoğlu sarhoşluğuyla
Takvim
ama çok korkuyorum ya reddedersen
gururdan mı nedendir artık
e sen gel kendini alt edersen"
son zamanlarda en cok dinledigim sarki budur herhalde..
pisman olmak verdigimiz kararlardan, her seyin daha farkli olabilecegini fark etmek..
soz biter.. ben kalirim geride..