Pazartesi, Kasım 10, 2008

Ask!


"Sonbaharin son gunune yetismeye calisan bir cumle sahibi gibi..

Ask bu gece sehri terk etti!

Tum dunya zamanlarinin disinda

Gece - gunduz..

Bekleten..

Ne nazli bir siirmis, doguranin ismi gibi..."

Grinin vucut bulusu gibiydi ask, siyahi ve beyazi ayni tene giydirebilirdi ve biterdi ardindan.. Ask butun sehirleri terk etse de guzeldi. Korkmazdi insan asktan, usumezdi ki hic ask sarardi onu.. Dusse bile ask tutardi onu, kaybetse bulur, olse yasatirdi. Urkek bir intro gibiydi sarki, ardinda sakladigi hakkinda bilgi vermiyordu, "Asktan korkma!" diyordu sadece ve ekliyordu;


"Aska kalbini actigin zaman, acilar giremez diyemezsin.. Ask acilariyla, tutkulariyla, gozyaslariyla, ruzgarlariyla, taze cicek kokulariyla bir butun olarak girer iceri.. Aski acilardan suzemezsin, istesen de istemesen de aska boynunu egersin.."

Ask biter, yere dusersin ve sonra eklersin; "Hayir istemem bir baskasini, yalniz da ayaga kalkabilirim." Bu yuzden grinin vucut bulusu gibiydi iste ask.. Butun tezatliklara tezat bir sekilde yayilirdi gidenlerin ve kalanlarin ardindan. Dikenler batardi gidenin ardinda kalana, bir kum tanesi kadar kucuk, daldigi derya kadar buyuk bir aciyla.. Laf degildi, askti bu..


Griydi ask, O ise; bu gri sehrin tum yollarini rengarenk boyamak isterdi, bana ozel'di. Sanki biraz Umay Umay, biraz ask..


Hic bilemezdim bir sarki bir omru nasil kanatir, hangi soz nasil batar.. Ve o sozler gun gelir nasil susar.. Susar iste, susar!

Hiç yorum yok: